Beyin anevrizma gelişmesi için risk faktörleri nelerdir?
Beyin anevrizması, doğuştan var olan bir hastalık değildir. Beyin anevrizması, genellikle 30 yaşın üstünde kişilerde görülür ve sıklığı yaşla artar. Beyin anevrizmalarının (baloncukları) oluşumunda genetik bir temel olduğu düşünülmekle birlikte, tüm hastalarda ortak bir genetik bir neden henüz saptanamamıştır. Beyin anevrizması teşhisi konulmuş birinci derece akrabası olan kişilerde anevrizma gelişme riski diğer insanlara biraz daha yüksektir. Birinci derece akrabasında anevrizma teşhisi konulmuş kişilerde, özellikle sigara kullanımı veya hipertansiyon hastalığı varsa, anevrizma olup olmadığı araştırılmalıdır. Ailede beyin anverizması tanısı almış birden fazla sayıda arkrabası olan kişilerde, anevrizma gelişme riski daha yüksek olup, bu kişilerde belirli aralıklarla MR-anjiografi yapılarak takip edilmesi gerekir.Anevrizma oluşumun genel mekanizması şu şekidedir: Kalbin kanı atardamarlar içine pompalaması ile oluşan kan basıncı, damar duvarının nispeten zayıf olduğu bir noktada balonlaşmaya neden olup, anevrizma oluşumunu başlatmaktadır. Özetle, kan basıncında artışa veya damar duvarında zayıflama oluşturan nedenler, beyin anevrizma gelişimi için potansiyel risk faktörleridir. Bu nedenle hipertansiyon (yüksek kan basıncı hastalığı), beyin anevrizma gelişimi için önemli bir risk faktörüdür. Kan basıncını uzun süre yükselten ilaçlar/uyuşturucu maddeler (epinefrin, amfetamin, kokain) ve damar duvarında zayıflamaya neden olan sigara ve aşırı alkol tüketimi de anevrizma gelişimine neden olabilmektedir.
Anevrizma belirtileri nelerdir?
Beyin anevrizması, genellikle kanamadan önce belirti vermeyen sinsi bir hastalıktır. Bununla birlikte, beyin anevrizmaları sık ve uzun süren baş ağrısı, göz arkasında ağrı hissi, bulantı-kusma, göz kapağında düşüklük, çift veya bulanık görme gibi şikayet ve belirtiler oluşturabilir. Diyabet (şeker) hastalığı olmayan bir kişide ani göz kapağında düşüklük gelişmesi, anevrizma varlığı yönünden yüksek şüphe oluşturan bir belirtidir. Bu belirti dışındaki sözü edilen diğer şikayetler, anevrizmalar için spesifik olmayıp, anevrizma dışında çok değişik hastalıklar tarafından da oluşturabilmektedir. Tedavi ettiğimiz hastaların önemli kısmında beyin anevrizma tanısı, anevrizma ile ilişkili olmayan nedenlerle yapılmış tıbbi görüntüleme yöntemleri sonucunda tesadüfü olarak konulmaktadır. Günümüzde, yaygınlaşan tıbbi görüntüleme yöntemleri sayesinde beyin anevrizmalarının önemli bir kısmını, beyin kanamasına neden olmadan teşhis ve tedavi edebiliyoruz. Beyin anevrizması teşhisi, hasta için tatsız bir süpriz olmakla birlikte, anevrizmanın patlamadan ve hayatı tehdit eden bir tıbbi durum ortaya çıkmadan tespit edilebilmiş olması çok önemli ve değerlidir.Tüm anevrizmalar kanar mı? Anevrizmanın kanama riski nedir?
Tüm nüfusun yaklaşık %3’ünde beyin anevrizması olduğu bilimsel araştırmalardan biliyoruz. Ülkemizde 2 milyondan fazla beyin anevrizması olan vatandaşımız yaşamaktadır. Tüm nüfus için yıllık anevrizma kanamasının görülme oranı 1:10.000’dir. Yani, ülkemizde bir yıl içinde yaklaşık 8000 anevrizma kanaması görülmektedir. Bu rakamlardan, tüm anevrizmaların kanamaya neden olmadığı açıkça görülmektedir. Tüm anevrizmaların patlayıp beyin kanamasına neden olmadığını biliyoruz. Ancak, hangi anevrizmanın kanamaya neden olacağını da bilemiyoruz. Günümüz teknolojisi ile hangi anevrizmanın patlayıp, beyin kanamasına neden olacağını önceden kesin şekilde tespit etmek mümkün değildir. Hastaya özel hiçbir faktörü göz önüne almadan yapılan çok kabaca bir tahminle, kanamamış bir anevrizmanın yıllık kanama riski, %1-3 civarındadır. Bir anevrizmanın kanama olasılığı, anevrizmanın yerleşim yeri, oluşum mekanizması, boyutu, şekli ve hastada oluşturduğu belirtilere göre değişebilmektedir. Örneğin, 25mm üstünde boyuta sahip anevrizmaların 2 yıl içinde kanama olasılığı %70’dir.Beyin kanamasına neden olmuş anevrizmalarda ise durum farklıdır. Bir kez patlamış ve beyin kanamsına neden olmuş anevrizmanın tekrar kanama olasılığı çok yüksektir. Bu nedenle kanamış anevrizmalar, tekrar kanamaya neden olmadan, en kısa sürede tedavi edilmelidir.
Anevrizma kanamasının (patlamasının) belirtileri nelerdir?
Beyin anevrizmasının patlaması, beyin zarları arasındaki boşlukların içinde bir tip beyin kanamasına neden olur. Bu tip beyin kanamaları "subaraknoid kanama" olarak adlandırılır. Beyin anevrizma kanamasının belirti ve oluşturduğu şikayetler, kanamanın şiddetine bağlı olarak değişebilir. Ani başlayan ve şiddetli bağağrısı, anevrizma kanamasının en sık görülen belirtisidir. Tipik olarak hastalar, anevrizma kanamasına bağlı olan bu başağrısını “hayatımın en şiddetli başağrısı” şeklinde anlatırlar. Başağrısına ek olarak hastaların önemli bir kısmında bulantı ve kusma görülür. Anevrizma yeri ve kanamanın şiddetine bağlı olarak, ani gelişen göz kapağı düşüklüğü, çift görme, konuşma bozukluğu, el veya bacaklarda hareket etme kabiliyetinde kayıp, çevresindekilerle iletişim kuramama, sara nöbeti, bilinç kaybı veya tam bir koma hali gelişebilir.Anevrizma patlamasına bağlı oluşan beyin kanaması, oldukça ciddi bir tıbbi problemdir. Anevrizma kanaması geçiren hastaların %20-25'i hastaneye ulaşamadan hayatını kaybetmektedir. Hastaneye ulaşıp tedavisi başlatılan hastaların da yaklaşık %15-20'si kanama sonrası gelişen komplikasyonlar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Anevrizma patlaması sonucu beyin kanaması gelişmiş hastalarda, eğer anevrizma tedavi edilmezse (kapatılmazsa), hastaların yaklaşık %35'inde ilk kanamadan sonra 15 gün içinde anevrizma tekrar patlayarak ikinci bir beyin kanamasına neden olur. Bu ikinci beyin kanaması, hastanın hayatını kaybetmesine veya ciddi sakatlıklarla sonuçlanabilecek ağır bir tıbbi tablonun gelişmesine neden olur. Bu nedenle kanamaya neden olan anevrizmalar, en kısa süre içinde ve tekrar kanamasını önlemek için, tedavi edilmelidir.
Anevrizma tanısı hangi yöntemlerle yapılabilir?
Manyetik Rezonans (MR) Görüntüleme, beyin anevrizma tanısı için ilk basamak tarama testidir. Herhangi bir nedenle kanamamış anevrizma varlığından şüphe edilen bir kişide, beyin anevrizmasının olup olmadığını araştırmak için Manyetik Rezonans -Anjiografi incelemesi yapılır (MR-anjiografi). MR-anjiografi tetkiki, hastaya herhangi bir ilaç injeksiyonu yapılmadan gerçekleştirilir. İlaçsız beyin MR-anjiografi incelemesinin tamamlanması, yaklaşık olarak 15-20 dakika sürer. Bu süre içinde hasta sadece hareketsiz olarak MR cihazı içinde yatar. MR-anjiografi sonucunda beyin anevrizması tespit edilmiş hastalarda bir sonraki adım, kateter anjiografisi (DSA) yapmaktır. Anevrizma kanaması geçirmiş hastalarda ise, MR-anjiografi yapılmadan direkt olarak kateter anjiografisi yapılır. Kateter anjiografisi, beyin anevrizmalarının tanısı ve tedavi planlaması için “Altın standart” yöntem olarak kabul edilir. Anjiografi sonucunda anevrizma hakkında elde edilecek bilgi ve bulgular ışığında hasta için en doğru ve uygun tedavi yöntemi belirlenir. Kateter anjiografisi sırasında herhangi bir komplikasyon (yan etki) gelişme riski çok düşüktür. Günümüzde üst düzey dijital teknolojiye sahip anjiografi cihazları ile damarların 3-boyutlu görüntülerini elde edip, herbir hasta için en doğru tedavi yöntemine karar veriyoruz.Anevrizma tedavi yöntemleri nelerdir?
Anevrizma tedavisinin amacı gelecekte anevrizmanın patlamasına bağlı gelişebilecek potansiyel bir beyin kanamasını engellemektir. Anevrizma tedavisinin temel prensibi, anevrizma içine kan girişini engelleyerek, anevrizmanın patlama riskini ortadan kaldırmaktır. Anevrizma tedavisi, iki farklı metodla yapılabilir:- Endovasküler tedavi (kapalı anevrizma ameliyatı)
- Açık Cerrahi (Klipleme)
Kapalı ameliyat (Endovasküler tedavi), kafatası açılmadan, damar içinden uygulanan yöntemlerle gerçekleştirilir. Günümüzde kapalı ameliyat yöntemleri, anevrizma tedavisinde ilk tedavi seçeneği haline gelmiştir. Son on yıl içinde kapalı ameliyat yöntemlerinde kullanılan malzeme teknoloji ve uyguladığımız teknikler çok hızlı gelişti. 10-15 yıl öncesine kadar tedavisi çok riskli veya hatta imkansız olarak kabul edilen kompleks anevrizmaları bile, gelişen kapalı ameliyat yöntemlerimiz sayesinde, günümüzde başarıyla tedavi edebiliyoruz. Endovasküler tedavinin açık cerrahiyle karşılaştırıldığında çok önemli avantajları vardır. Endovasküler tedavide hastanın kafatasının açılmaması, buna bağlı olarak çok daha kısa sürede normal aktivitelerine dönebilmesi, birden fazla sayıda anevrizması olan hastalarda tek bir işlemle tüm anevrizmaların tedavi edilebilmesi, işlem sonrası cerrahi bir yara/yaraizi olmaması, düşük komplikasyon riski, endovasküler (kapalı ameliyat) yönteminin önemli avantantajlarından bazılarıdır. Hastaya ve anevrizmanın yapısı göz önüne alınarak ugulanan yönteme bağlı olarak değişkenlik gösterse de; patlamamış bir beyin baloncuğu olan hasta, sorunsuz geçen bir kapalı ameliyat (endovasküler tedavi) sonrasında 3-4 gün içinde hastaneden taburcu edilebilmektedir.
Beyin anevrizması olan hastalar nelere dikkat etmelidirler?
Öncelikle, beyin anevrizması teşhisi konulmuş bir hasta paniğe kapılmasına gerek yoktur. Beyin anevrizması, günümüzde oldukça düşük risklerle tedavi edilebilen bir hastalıktır. Beyin anevrizması teşhisi konulmuş hastalar, karşılarına tatsız bir süpriz olarak çıkan bu hastalığın tedavisinin mümkün olduğunu bilmelidirler. Beyin anevrizması, uygun şekilde takip ve tedavi edilmediği takdirde ciddi tıbbi sonuçlar doğurabilen bir hastalık olmakla birlikte, günümüzde ileri tıp teknolojileri kullanılarak gerçekleştirilen kapalı ameliyat (endovasküler cerrahi) yöntemleri ile beyin anevrizmalarını başarıyla tedavi edebilmekteyiz. Bununla birlikte beyin anevrizması, kesinlikle ihmal edilmemesi gereken bir hastalıktır. Kendisinde beyin anevrizması teşhisi konulmuş kişi, tedavi planlaması için en kısa sürede anevrizma tedavisi konusunda tecrübeli bir Girişimsel Nöroradyolog veya Beyin Cerrahi uzamanına başvurmalıdır. Bu süre içinde, kan basıncında ani artışa neden olabilecek, ağır spor ve egsersiz yapmamalı, ağır eşya kaldırmamalıdır. Ağrı kesici ilaçların bazılarının, kan sulandırıcı etkilerinin de olması nedeniyle, bu süre içinde doktor önerisi dışında ağrı kesici ilaç kullanılması önerilmez. Ayrıca, hastaların, en azından tedavisi tamamlanana kadar, sigara veya alkol kullanmamalarını şiddetle öneriyoruz.